Dövme tarihi

Günümüzde dövme yaptırma istemini,kişisel süslenme ve modayla tanımlayabiliriz.Ancak dövmenin insanlık tarihine ilk girişi şüphesiz ki bu kadar basit değildi.
Dünyada, ilk sosyal yaşamın örnekleri olarak kabul edilen, ilkel- komünal toplumla birlikte, son derece masum gereksinimlerden yola çıkarak; korkularını, beğenilerini ,isteklerini,inançlarını, geleneklerini,sosyal ve sınıfsal statülerini çizgi ve işaretlerle çıplak bedenlerine, yine bir başka insana ve doğaya göstermenin ifadesi olarak, ilk dövme uygulamaları yapılmıştır.O günün koşullarında ilkel yöntemlerle yaptıkları bu süslemeler insanlık tarihinde yerini almıştır.
Bedenlere eski çizgilerle yeni anlamlar yükleyen dövme, kökeni tarihin derinliklerinde saklı, inanca dayanan bir sanat formudur. Bir başka deyişle, yazısı kutsal kitap gibi vücutta olan sözsüz iletişim tekniğidir. Dövme, bedene uyumlu bir boya maddesinin ömür boyu çıkmayacak biçimde derinin alt yüzeyine desenler halinde nakşediliş sanatıdır. Bu yüzden dövmeye beden işaretleri diyorum.

İşaret harften daha eskidir. Onun bu arkaikliğinde bir gizem yatmaktadır. Hatta dövme, bir amblem ve kimliktir. Zaman zaman soyluluğun, köleliğin, askerliğin, ergenliğin, ahlaksızlığın, erdemliliğin, bir kabileye aidiyetin ve kötülüklerden arınmanın ifadesi olmuştur. Artık dövme bölgesel motif, inanç olmaktan çıkmış; süs, moda, sanat haline gelmiştir. Şamanizm, Paganizm, Animizm, Sabiilik, Taoizm, Budizm, Maniheizm ve Zerdüştlük gibi inanışların izlerini taşımaktadır
Avusturya- İtalya sınırında dağlarda bulunan “Buz Adam”ın bedeninde dövme taşıdığı Profesör Spindler tarafından 1991’de açıklandı. Muhtemelen İsa’dan önce 10 bin ile 38 bin yılları arasında bir döneme denk düştüğü var sayılıyor. Kaynaklar ilk çağlarda kamış ve yaprak boyaları ile yapılan dövmelerden söz etmek¬te, İ.0. 2000’lerden kalma Mısır mumyalarında dövmelere rastlanıldığını belirtmektedir. Bu dönemde insanlar dövmeyi bir statü sembolü olarak kullanmalarının yanı sıra, dövmenin onları kötü ruhlardan, hastalıklardan, büyülerden koruduğuna inanırlardı. Semboller ve motifler kişiyi ifade edecek mesajlar içerirdi. Geleneksel dövmelerde kullanılan bu motif ve sembollerin verdiği mesaj incelendiğinde, bunun bir tür yazı olduğu görülmüştür.
Yeni Zelanda, savaşçı ruha ve yüz dövmelerine sahip maorilerin vatanı olan yeni zelenda da moko denilen yüz dövmeleri uygulanıyordu. Bu dövmenin kökeni 2000 yıl öncesi Polinezya ya dayanıyor. Geleneksel maori tasarımında kıvrılan çizgiler ve spiraller doğadan ilham almış ve her tasarımın kendine has anlamı var. Her moko onu taşıyan kişi, ailesi ve statüsü hakkında ayrıntılı bilgi aktarıyor. Moko kadınlar için güzellik, erkekler için savaş simgesiydi. Geleneksel maori yöntemine göre düz uçlu bir keski kullanılıyor ve bu keski ile yüze şekil kazınıyordu. Yara iyileşince tekrar açılıyor. Sonra yara şekilleniyor, içi bitki özleri ve korumdan oluşan mürekkep ile dolduruluyordu. Yüz mokosu yalnız maorilere özgüydü ve maori halkının dışındakilerin bu dövmeyi yaptırması saygısızlık olarak görülüyordu. 1700 lü yılların sonlarında maorilerin yaşamı İngilizlerin güney pasifiye gelmesiyle değişti. Bu batılıların dövmeyle ilk karşılaşmasıdır. Vücut dövmeleri moko denen yüz dövmelerinden evrimleşmişti. Maorilerin moko dövmeleri yabancı savaşçılara eşsiz geliyordu. Savaşta öldürülenlerin başlarını onurlarını yaşatmak için mumyalıyorlardı. Hatta başlarını hatıra olarak topluyorlardı. Fakat mokoları olan maorilerin başları kasten kesilip ya silahlarla takas ediliyor ya da Avrupalılara satılıyordu. Bunun üzerine moko sanatı sona ermişti.

Eski Anadolu’da Dövme

Bu çalışmada Bozhöyük’te tespit edilen dövmeler üzerinde duruldu. Resimleri çekilen kaynak kişilerin beden işaretleri ve düşünceleri irdelendi. Buradaki beden işaretleri ile runik işaretler arasındaki benzerliğe dikkat çekildi. Ayrıca, dövmenin tarihçesi, yapıldığı yer, yapılış şekli, yapılış nedeni ve küçük bir sözlüğü verildi. Daha sonraki araştırmalar için ise kaynaklar da eklendi
Antik Trak kavmi dövmeyi asalet nişanesi sayarken, eski yunanlılar için ahlaksızlık damgası gibiydi. Eski Roma’da suçluları ve köleleri tanımaya yarayan dövmelere 19. yüzyıl İngiltere’sinde de rastlanılmaktadır. Kendilerine seçtikleri Budizm in kolu olan Şamanizm inanç biçimi Türk toplumunda dövmeyi daha anlamlı kılmıştır.Şaman rahiplerin müritlerine yaptıkları dövmelerle kötülüğün ve uğursuzluğun bedenden uzaklaştırıldığına inanılırdı.Tanrıya yakın olmanın, ona inanmanın bir ifadesi olarakta , dövme Türk topluluklarında yaygın bir biçimde kullanılırdı.
Cezayirli gemiciler aracılığı ile Osmanlı denizcileri arasında yaygınlaşan dövme; XVII. yüzyıldan itibaren Yeniçerilerce bağlı bulundukları “orta”yı (bölük) simgelemek amacı ile yaptırılmaya başlanmış, Yeniçeri ocağının kapatılışına dek sürmüştür
1991 yılında Gaziantep Barak bölgesinde yapılan araştırmalarda 40-45 yaşın üzerindeki erkek ve kadınların el, yüz ve vücutlarında yörede “dövün” olarak adlandırılan dövmelere rastlanmıştır. Bu kişilerde el, yüz ve vücudun çeşitli bölümlerinde bulanan dövünler; 18-20 yaş civarı genç kızlarda yalnız sağ yanakta bir nok¬ta şeklinde yer almaktadır.
Yörede “gurbet” adı verilen, geçimini boncuk, iğne gibi ufak tefek gereçler satıp, karşılığında yumurta, arpa, buğday vb. alarak karşılayan küçük gezici gruplar tarafından, 15-20 yıl öncesine kadar isteyenlere dövün yapıldığı, şimdi ise bu uygulamanın de¬vam etmediği belirtilmiştir. Dövün yapılmadan önce, dövmeyi yaptıracak kişi veya “gurbet” tarafından belirlenen şekiller yanmış kibrit çöpü yardımı ile vücut üzerine çizilir. Üç ya da dokuz adet halinde (bu rakamların mistik özelliği bilinmektedir) bir araya getirilerek sıkıca bağlanan iğnelerle deri dövülür; koyun ödü ve kazanların altından toplanan isle hazırlanan karışım, bu dövülme sırasında altderiye yerleştirilir. Kabuk bağlayan bu yara zamanla iyileşir ve desen belirir.
Dövün, kadınlar tarafından özellikle çene, çene altı, ayak bileği, boyun, göğüs ve el üstlerinde tercih edilmekte, erkeklerde ise burun üzeri ve alın ortasında, el üstlerinde, el bileğinde ve kollarda dövüne rastlanmaktadır.
Bilinen dövme motifleri arasında, kadınlarda el üstü ve ayak bileklerinde rastlanan tarak ve ayna; genellikle yüze yapılan yıldız ve ayak bileklerinde halka motifleri önemli yer tutmaktadır. Bunlarla beraber 60 yaş civarındaki birkaç kadında dikkati çeken, çene altından başlayarak, boyunda devam eden ve iki göğüste şekillenen ceren motifidir.
Erkeklerde daha çok şakaklarda ve kollarda yoğunlaşan Arap harfleriyle yazılmış isim ve ibarelere, arslan, yılan, ay gibi şekillere rastlamak mümkündür.
Dövmeler in ne için yapıldığı sorusuna genel olarak süslenme yanıtı verilmekle bera¬ber, 60 yaş üzerindeki kadın ve erkekler uğur getirdiği, kazancı artırdığı, bereketi sağla¬dığı inancı ile dövme yaptırdıklarını belirtmişlerdir. Ayrıca çocuğu olmayan kadınların bellerine yaptırdıkları dövme sayesinde çocukları olacağına ilişkin inanç mevcuttur. An¬cak kentlerde çok yadırgandıkları, torun ve çocukları tarafından çağdışı bulunduğu için büyük bir çoğunluğu dövmeyi sevmediğini söylemektedir. Asitli maddelerle yüzlerinden bu izi çıkarmak istemişler ancak başarılı olamamışlardır.
1994 yılında Çankırı’da bir Türkmen köyünde yapılan çalışmada ise 50-55 yaş civa¬rındaki kadınlarda, burnun üst kısmı ve alnın ortasında bulunan ay-yıldız şeklinde döv¬menin dışında vücudun başka hiçbir yerinde dövmenin bulunmaması dikkati çekmiştir. Bu dövmenin özelliği ise kız sütü (yeni doğum yapmış ve kız çocuğu olmuş bir annenin sütünün) isle karıştırılması, bu karışımın dövmede kullanılmasıdır. Dövme yapılırken yine üç iğne bir araya getirilmekte, kaynak kişiler bunun atalarından kalma bir süs oldu¬ğunu belirtmektedirler.
Urfa, Mardin ve Diyarbakır’da dövme; dak ya da dek olarak da anılmaktadır. Bu yö¬relerde en fazla dikkat çeken dövme motifi özellikle şakaklarda görülen beş parmağı stilize eden şekildir. Bu şekillere Gaziantep’te de rastlamak mümkündür. Bu motif S.V. Örnek’in de belirttiği ve Kızılcahamam’da “Yenge Mezarı” olarak anılan kadın mezarlarının başucuna konulan tahta işaretlerle büyük benzerlik taşır.
Dövme motiflerinde mezar taşlarından, dokumalarımıza, mimarimizden işleme tekniklerimize kadar uzanan ve hemen hepsinde dinsel, büyüsel, mitolojik; sosyal ve cinsel statü, aşiret işareti niteliği taşıyan motiflerin benzerlerini bulmak mümkündür. Bu mo¬tiflerin kişiyi rahatsızlıklardan, nazardan koruduğuna; güzellik ve yiğitlik getirdiğine olan inanç halen devam etmektedir.Yukarı Mezopotamya Bölgesi’nin Urfa,Mardin,Diyarbakır sahalarında yapılan araştırmalarda dövmenin şu nedenlerle yapıldığı saptanmıştır.
Kötü güçlerden korunma, şans sağlama: Kötü güçlerin kendisine zarar vermesini engellemek, üzerine gelen uğursuzluğu savmak, şanssızlıktan kurtulmak; yılan, akrep gibi zehirli hayvanların ve yırtıcıların kendine ve ailesine zarar vermesini engellemek için bu canlıları temsil eden figürleri bedenine işlemek; kötü güçlerin yol açtığını düşündükleri çocuk ölümlerine karşı çocuklara dövme yaptırmak, döl tutmak, soyunun devamını sağlamak ektiği ürünün bereketli olmasını sağlamak, pişirdiği yiyeceklerin güzel ve bereketli olmasını sağlamak…
Sağlığını korumak ve hastalıkları iyileştirmek: Şakaklara ve göz kenarlarına yapılan dövmelerin baş ve göz ağrısına iyi geldiğine inanılmaktadır… Kollara, bileklere ve el üstüne yapılan dövmelerin el ve kolların uyuşmasını engellediği, yel ve siyatik gibi hastalıkları iyileştirdiği düşünülmektedir…
Aidiyet-soyluluk ve aşiret sembolü: Her aşiretin kendine mahsus dövmeleri vardır… Bu dövmelerin bedende işlendiği yerler ve figürler aşiretten aşirete göre değişir… Hiçbir aşiret veya kişi bir diğer aşirete ait sembolleri kullanamaz… Bu savaş nedeni sayılır… Aşiret dövmesi taşımak hem aşirete bağlılığı hem de kendini güvende hissetmeyi sağlar… Hem de soyluluk işareti olarak taşınır. Bunlar dışında aşirete ait dövme taşımanın günlük pratik yararları da mevcuttur… Savaşlarda ölen veya yaralı düşen birinin, kaybolan birinin, hırsızlık ve benzeri kötü bir iş yapan birinin hangi aşiretten olduğu dövmesinden tespit edilebilir…

İyi ve güzel olan uygulamaların yanı sıra, kötü örneklerde maalesef bu sanat adına da vardır.Bunların bir kısmı denetim dışı stüdyolarda olabileceği gibi,gençlerin özellikle cezaevi ortamında ve evlerinde sağlıksız ekipmanla bir birlerine kötü dövme uygulaması yaptıklarını biliyoruz.Bu olumsuz örnekler, sıkça dövmenin eleştirilmesinde, basın tarafından malzeme olarak da kullanılmaktadır.

Dünya ile sıkı bir entegrasyon içine girmiş ülkemizde,müzik ve moda kanalları,ayrıca internet kullanımı, bu sanatı bütün ayrıntılarıyla geniş kitlelere göstermektedir.Tarihi içgüdüsel dövme yaptırma isteği, görsel araçlarla ülke gençliğine aktarılırken, ciddi bir talebi de kendiliğinden oluşturmaktadır.Başta yöneticiler bu konuya, kanunlarla ciddi bir yaklaşım gösteremezse,denetim mekanizması kuramazsa,işini doğru yapan studioları geliştiremezse ,ülke gençliği bu sefer kendi doğrularını, olumsuz çözüm yöntemleriyle gidermekteler. Bilindiği gibi bu olumsuzlukları daha sonra silmek ve değiştirmek mümkün değildir aynı zamanda çok zahmetli ve pahalıdır.